7 Ekim 2013 Pazartesi
BİR HA(L)T OLMAZ DİYENLERE!
BİR
HA(L)T OLMAZ
DİYENLERE!
İyi yâda kötü, yıllardır, bu memleket topraklarında,
kendi emek ve çabalarımızla, şehrimizin büyük bir eksikliği olan, adına
yakışmayan, âşıkların diyarında, tiyatro(culuk) yapmaya çalışıyoruz. 2 yıldır
oluşturduğumuz, bence şuan uşağın en iyi tiyatro oyuncularıyla birlikte, fakir
bir tiyatro ekibimiz var.
Yaptıkları işte; en iyi olmalarının sebebi, çok basit.
Bağımsızlık! Ne bir partiye, ne bir cemaate, ne bir ideolojiye, ne bir
sermayeye, nede bir kuruma yâda kişiye bağlı. Bağımsız bir tiyatro; şu zamanda
ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuz bir cümle. Bağımsız tiyatro, Bağımsız Türkiye.
Para kazanmak, şan, şöhret için yaptığımız, bir iş değil, sadece felsefesine
inandığımız bir güç, kutsal bir emek, bizim için, ne devlet kurumlarının, nede
başkalarının ihtiyacını ya da söylemlerini değil, sadece bu toprağın insanı,
bağımsız Türkiye diyenlerin sahnesi olduk…
Sonsuza kadarda böyle devam edeceğine inanıyorum… Tiyatromuzun
İsmine özelikle karşı çıktığım bir durumdur ama tiyatronun kurucuları tarafından
( fatih, rifat, Gökhan ve tüm ekip)
isminin hakan Atalay tiyatrosu olmasını istediler, (beni onura etmek için)
tiyatronun sahipleri onlar, ben sadece onların gönüllü, ücretsiz, kölesiyim.
onların kölesi olmaktan da, gurur duyuyorum. (bazıları
benim, çok egoist olduğumu, bencil olduğumu, düşünüyorlar. Ünlü bir tiyatrocu ya
da tanınan biri değilim, bu camiada… ve sanıyorlar ki kendi kendime tatmin
oluyor, kendimi büyütüyorum, peh !.. Benim
karşı çıkmam ve de benim dışımda gerçekleşen bir durumdur tiyatro ismi).
Çünkü, onların yeryüzünde sahip oldukları, (kendilerine
ait) tek şey tiyatro. ve hiç kimseye müdahale ettirmeden, kendi düşünce ve
idaresiyle kurdukları, bir tiyatro. Sahnesiyle, dekoruyla, kostümüyle, ismiyle,
bir anne bir baba gibi kendi canlarından, kanlarından, var ettikleri bir
yaşayan sahne. 2 yıldır hiç boş kalmayan bir sahne. Sokak sokak, okul okul, çatal, bıçak gürültü içerisinde, seslerini duyura
bilmek için gırtlak patladıkları. Derme
çarpma, kendilerinin yaptığı sahnede, avm’yi çınlattıkları sesleri, hala devam
etmekte. Ve hala, şu Uşak ta, alternatifi olmayan, bir tiyatro ekibi. Her taşın
altından, mantar gibi çıkan, hakan Atalay tiyatrosu oyuncuları… Hala nedense,
bu çocuklar beğenilmez, görmezlikten gelinir.(bazıları tarafından) bu işin çok
kolay olduğu sanılır. Anneleri, babaları karşı. belediyesi, valisi, işleri
düştüğünde görür. Bu işi bildiğini zanneden, tiyatrocu ağabeyler, ablalar
sizden bir durum olmaz derler. Koca
şehir hep bir ağızdan haykırır, sizden bir HA(L)T olmaz diye!
Ben, her zaman öğrencilerime, dersten önce hikayeler,
fıkralar anlatırım. bir tanesinde burada anlatalım hem konuyu daha iyi
kavrarız!
Bir bilim adamı, bilimsel bir deney
yapmak için, yeryüzünde bulunan, her çift hayvanları, geminin içerisine
doldurarak yolculuğa başlar, bu arada gemideki hayvanlar çiftleşmeye başlar. bu
olay bilim adamı için sıkıntılıdır. Çiftleşme sonucu hayvanlar üreyerek
çoğalmaktadır. Bu durum gemide hiç yer kalmamasına sebep verir. Bilim adamıda
düşünür. Ve hayvanlara seslenir.
-
Bu sorunu
çözmek için Tüm erkek hayvanların cinsel organını keserek makbuz karşılığında
limana vardıklarında geri vereceğini söyler.
Gemideki
tüm erkek hayvanların cinsel organlarını makbuz karşılığı keser. Belirli
zamandan sonra hayvanlar içesindeki dişi kanarya bu durumla ilgili erkek
kanaryayla dalga geçer,
-
Sen nasıl
erkeksin, Allah senin belanı versin, erkekliğinden utan, senden bir durum olmaz
der durur.
Bir gün erkek kanarya diş kanaryaya
bakıp bakıp kahkahalarla gülmektedir. Dişi kanarya sorar;
-
Yahu niye
bakıp bakıp gülüp duruyorsun.
Erkek kanarya;
-
Limana
vardığımızda görürsün der. Kahkahalarla gülmeye devam eder.
Dişi
kanarya kızarak;
-
Niye
gülüyorsun diye kızar.
Erkek
kanarya;
-
eşeğin makbuzunu elime geçirdim, limana varınca o zaman görürsün…
Bizlerden bir durum olmaz diyenlere cevabımız. Limana
varınca göreceksiniz… Bu iki yılda 3 kısa film çekildi festivallerde
yarıştılar, ( hatta bazı yarışma programlarında siyasi bulunarak yasaklandık)
uşakta en çok oynan 2 oyuna imza atılar hala oynamaktalar (dört mevsim bahar
olsa, katil kim) ülkenin en çok oynan hemen hemen tüm kolejlerde oynan
(kolejlerde oynanması beni mutlu ediyor!!! Nedenini öğrencilerim bilir! Benim ilkokula
başlayışımın hikâyesi ile ilgili, inşallah kitabımız, çıktığında okursunuz.)
ödüllü oyunumuz, Nuh’un uzay gemisi,
uşak ta, amatör bir tiyatro olarak, ilk defa bir müzikal, oyun oynayacağız. Müzik
besteleri, dansları, her şeyi bize ait, GÜL CEMALİM, bu toprağın hikâyesini
anlattığımız… Rıfat durmuşun okumuş olduğu üniversite bahar şenliklerinde
tasarladığı afiş 1. Olması (tiyatronun ve kısa filmlerimizin afişini de
tasarlar) ve turneler… Bu koca 2 yılda yaptıklarımız; kendimizin, Yazıp, yönettiği,
oyunlarımız.
4 MEVSİM BAHAR OLSA, KATİL KİM, KORKU=LUK, NUHUN UZAY
GEMİSİ, GÜL CEMAL, KISA FİLMLER, BİR PALYAÇONUN GÜNLÜĞÜ, K.Ö.T.E.K. KÖREBE,
RÖNTGEN (ANAHTAR DELİĞİ), PROLETARYA, İYİ KÖTÜ, UZUN METRAJLI FİLM SENARYOLARI,
ŞAKA, KÖY!
Evet, bizden bir HA(L)T olmaz diyenlere cevabımız.
Yaptıklarımız ve de hedeflerimiz belli, inşallah çok zamanda limana
(hedeflerimize) geldiğimizde göstermek boynumuzun, Borcu oldu. Tüm, HAT
OYUNCULARIN EMEK KOKAN ALIN TERLERİNDEN ÖPÜYORUM. BİZİ DESTEKLEYEN BİZE İNANLARA DA (ÇOĞUNLUKTA) CANI GÖNÜLDEN TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİYORUM. IŞIĞINIZ VE
PERDENİZ HER DAİM AÇIK OLSUN, DOSTLARIMIZ.
Yazan: hakan ATALAY
Etiketler:
EN İYİ KISA FİLM,
FACEBOOK,
FATİH GÜHAN,
HAKAN ATALAY,
HAKAN ATALAY TİYATROSU,
KISA FİLM,
KÖREBE,
KÜRESEL ISINMA,
NOAH’S SPACESHIP,
NUH'UN UZAY GEMİSİ,
ÖDÜLÜ KISA FİLM,
UŞAK
CİN ÇARPMASI 2 (11.07.2011)
CİN ÇARPMASI 2 (11.07.2011)
05,07,2011 tarihli Cin Çarpması adlı, ilkyazımın
devamı olarak, yazıyorum.
İlkyazımızda, yazdığımız gibi
fenerbahçe'nin ligden düşmeyeceğini, çok iyi biliyorduk. Küresel kapitalizmin,
ülkemizde nasıl çalıştığını çok iyi biliyoruz. Burada Fenerbahçe meyve veren bir
ağaç, aç kurtlar, bu ağacı baltayla kesemezler. Amaç ağacın bekçisini veya
bekçilerini dövmek, yani ağacın meyvesini, kendileri yemek amaçlı bir
operasyon…
Şimdi, sıra BJK de Trabzonspor da, 2- 3güne
kalmaz GS bulaşacak, bunun sinyallerini, hakan şükür! Kardeşimiz endişesiyle! Dile
getirdi... Artık 3 milyar dolarlık, lig çamura batmış. Bunu temizlenmesi gerekiyor…
Acaba bunu temizleyecek kahramanlar kim olacak! Ya da kimlere peşkeş çekiliyor?
Yani durum şundan ibaret, ligdeki herkes
çamurlanacak, hiçbir takım birbirine hesap soramayacak, şekilde, lig
kilitlenecek, ‘tencereye sormuşlar dibin neye kara, oda senin ki, benden kara,
diyecek’… Ben Fenerbahçe’nin ligden düşmesi taraftarıyım…( her şekilde kaybeden
Fenerbahçe olacak emellerine kavuşsalar da kavuşmasalar da kurban Fenerbahçe)
böylece, kurmuş oldukları plan çökecektir… Meyve ağacını, kesmiş olacaklar. Böylece,
emellerine kavuşamayacaklar ve sermayelerine sermaye katmak anlamında zarar
edecekler. Aziz
yıldırım ve Nihat Özdemir üzerinde şimdi basın tarafından (yandaş) bir
bombardıman bir saldırı var… habertürk yazarı yiğit bulut bir anda Nihat Özdemir
ide için içine çekmeye uğraşıyor. (ahlaksız iş adamı muamelesi gösteriyor) ilk
öncelikle takımlar şiddetli bir şekilde şirketleşme ve tekelleşme yolunda çok
hızlı bir ivme aldı, eğer dernek şeklinde yönetilinirse takımlar, işte lig
böyle olurmuş. Neymiş acilen tüm takımlar şirket olsun… Şirket olsunda kimin
şirketi olsun? Takımına bağlı taraftarın mı? Yoksa para babalarına mı? Aziz yıldırım ve Nihat Özdemir bu ülkenin
büyük sermayedarlarından, iş adamları, uluslar arası, anlaşmalar ve işler
yapmakta… Örneğin, düne kadar, cem uzan'ların ( bu zamana kadar devlet
tarafından el konulan servetler)mal varlığı şuan kimlerin elinde? Aziz ile Nihat’ın
servetleri kimin eline geçecek. Beni iddiam, fener bu sene şampiyonlar liginde
çok büyük başarı elde edecek…2-3 seneye kalmaz şampiyonlar liginde final oynar…
Ama başında kimler olacak? Hangi küresel sermayederler ile ortak olunacak? Fenerbahçe’yi
kurtaracak kahraman kim olacak? Bu dertten sıkıntıdan kurtar al senin olsun
fener demeye ne kadar zaman kaldı?
Hollywood filmlerinde çoğumuz
izleriz… Newyork’un, gayrı mülk olarak, değeri yüksek olan semtlerinde, bir
anda cinayetler, hırsızlıklar artar semte büyük bir kargaşa yaşanmaya başlar. Semt
sakinleri huzursuz ve güvensiz olan bu ortamdan kaçmak isterler, düne kadar en
pahalı olan evleri bir anda kelepir paraya satılmaya başlanır… Filimin sonunda
ya vali ya belediye başkanı mafya ortaklı bir şekilde çalışmış ve tüm semti ele
geçirip daha sonra sokakları temizleyerek ( adamlarını sokaklardan çekerek,
tabii ki kahraman olarak) tüm mahalle temizlenir. Ne hikmet tekrar o semtin
değeri tavan yapar… Bakıyoruz bu işten kimler zengin olmuş diye… Şimdi senaryo
aynı, lig temizleniyor. Bizde temizlik genellikle çöpler, halı altına yapılır…
Görüntü örtülmüştür ama kokusu
hala durur, siner, yıllarca atamasın o kokuyu, öğreneğin tüm uşaklılar bilir,
dokuz sele çayını, tüm uşak yılarca tüm pisliğine buraya akıttı, dokuz sele
çayın kokusu kilometrelerce uzaklardan hissedilir. Yılardır, bu çayı
temizlenmeye çalışılır ama bir türlü kokusu gitmemiştir… Bölme tarafında bulunan
açık hava düğün salonları, düğün günü olduğunda, belediye rica ederek belediye
yetkileri tarafından, bu boklu dereye parfümlü ilaçlar sıkılır, günü kurtarmak
için 50-60 yıldır kirletilen dere 10- 15 yılda temizlenmez taşına toprağına sinmiştir.
Su ne kadar Berrak olursa olsun hala kokusu burnumuzu sızlatır… Sağ iktidarlar
bu ülkeyi ne hala getirdikleri apaçık ortada…
4 yaşında bir kızım var
dişleri çürüdüğü için yemek yerken çok zorlanıyor… Diş doktorlarından, korktuğu
için, yemek yerken, dişinin acıdığını söylemiyor… Ser verip sır vermeyenlerden,
inanıyorum ki yeryüzünde, hiçbir ajan teşkilatı konuşturamaz itiraf ettiremez…
Kızıma…
Bir gün işten eve gelirken, pizza yaptırıp
getirdim, akşam yemeği olarak ailece yiyeceğiz, her neyse hep beraber oturduk,
yemek yiyoruz, bizim kız, çürük dişinden dolayı yemede zorlanıyor, ön
dişleriyle yeme işlemi yapmaya çalışıyor. Paket içinden çıkan küçük kâğıtlara
poşet edilmiş tuzu gösterdim dişin ağrıdığında bu tuzu ağrıyan dişine korsan,
dişin ağrısının, geçeceğini söyledim, tabii ki bizim ki doktorlardan korktuğu
için, dişinin acımadığını söyledi, ama ufacık eleriyle de tuzları almayı ihmal
etmedi… Ben tuzu takip ettim kızım bir köşede dişine tuz dökmekte…
Şimdi bu olaylarda takip
edilmezi gerekilen nokta para… Para kimlere doğru gidiyor? Fenerbahçe’nin, dibe
vuran borsasının, hisseleri kime doğru akıyor? Fenerin yöneticisi kim olacak? O
kahraman ile fb şampiyonlar ligi finalli yaşayacak mı? Uluslar arası
anlaşmalarda, uluslar arası bir takımın varsa ne olur? Abramoviçler, Dubai
şeyhleri neden milyar dolarlarla takım alırlar? Türkiye orta doğuda kutuplaşma
yönünde… Tüm ülkeler tarafından desteklenmekte peki ne zaman savaş çıkacak?
Bu soruların cevabını herkes
çok iyi biliyor mu?
Hakan ATALAY
11-07-2011
Etiketler:
EN İYİ KISA FİLM,
fenerbahçe,
FULL FİLM İZLE,
HAKAN ATALAY,
HAKAN ATALAY TİYATROSU,
KISA FİLM,
KÜRESEL ISINMA,
NUH'UN UZAY GEMİSİ,
ÖDÜLÜ KISA FİLM,
şike,
UŞAK,
YASAKLI KISA FİLM
CİN ÇARPMASI -1-
CİN ÇARPMASI -1-
Varlıklı bir adam bir köşede
oturmuş sigarasını içerken yanına ihtiyar bir adam gelir. Cebinden bir çakmak
çıkarır ve adama dönerek; ‘eğer
tüm servetini bana verirsen şu elimdeki çakmağı sana veririm’ der.
Zengin adam şaşır. ‘Ya
kardeşim git işine benim servetime karşılık şu elinde bulunan tuhaf çakmağımı
veriyorsun’.
Yaşlı adam ‘ama
bu bildiğin çakmaklara benzemez’.
Zengin adam ‘neymiş
peki bunun özeliği’
yaşlı adam elindeki çakmağı çakar ve içinden bir
cin çıkar ‘emret
sahip’
der. Yaşlı adam ‘bana
orta şekerli bir kahve yap’ der. Anında orta şekerli kahve
hazır olur. Zengin adam şaşırır hiç tereddütsüz teklifi kabul eder. Hemen orada bir anlaşma yapar imza atar ve tüm
servetini çakmak karşılığında yaşlı adama verir. Yaşlı adam kalkar gider. Zengin adam elindeki çakmağı çakar ve içinden
cin çıkar ‘emret
sahip’ der.
Zengin adam; ‘biraz önce verdiğim tüm serveti o
adamdan geri istiyorum, birde son model bir yat ve yeryüzünde görülmemiş bir
saray birde sarışın mavi gözlü bir hatun.’
Cin sahibine dönerek; ‘efendim
ben sadece çay ve kahve yapmasını bilirim’…
Bu hikâyeden anlamak
istediğimiz. Pirinç peşinde koşarken, eldeki bulgurdan olduk, değimi değil. Yâda
aç gözlülüğün sonuç’u işte böyle olur, anlamında da değil. İhtiyar adam
tarafından kandırılan adam, kaybetmiş değildir. O da aynı şekilde, çakmakla,
başka bir zengini kandırarak, servetine el koyacaktır. Yani, zenginler
birbirilerinin mallarının, servetlerinin, peşindedir. Çay ve kahve yapan CİN işçi sınıfıdır. Onları
zengin eden ücretli köle… Servetler el değiştirse de asla üretim araçları
(çakmak) işçi sınıfının eline geçmeyecektir… Küresel sermaye olayı, işte bu hikâyenin
içersindedir. Binlerce, kilometre uzaklardaki bir petrol şirketi, (serveti
yüzlerce devletten daha fazla olan sermayedarlar) ülkelerinde var olan sistemlerini
(servetlerini) korumak adına yasaları kanunları ve kolluk kuvvetleri,
askeriyesini kullanarak( var ederek) savaşlar açıp milyonlarca insanı öldürüp,
madenlerine, enerjisine, toprağına, el koyup (o ülke sermayedarın) kendi
(topraklarına) şirketlerinin eline geçmesi sağlanıyor. Yani çakmak kimin
elindeyse beylik paşalık onun elinde. Ülkemizde AKP iktidara geldikten sonra
ülkenin öz kaynakları ve servetler ya yandaşlara yâda Avrupalı, Amerikalı yâda
İsrail ortaklı şirketlerin eline geçmekte. Şuanda gündemde FENERBAHÇE var
Türkiye cumhuriyetinden daha yaşlı, ülkenin en büyük sivil örgütü, şanlı bir
tarihi olan bir takım. Ve ülkenin en çok kazanan takımı ( hem sportif hem de
maddi açıdan) milyon dolarların, euroların havalarda uçtuğu bir kulüp, böyle
büyük bir pastayı, azizlere, Alilere, Nihatlara yedirmezler. Bakalım hangi
yandaş Fenerbahçe pastasını yemeye çalışacak. ( yada feneri kurtarmaya gelen
kahraman ) Korkmayın fenerliler, Fenerbahçe ligden düşmez çünkü kurtlar
bekliyor. Ama kurtlar şunu bilmiyor. Fenerbahçe bir takımdır, kişi yâda şirket
değil, yanlış denizde, yanlış balık avlıyorsunuz. Okuyun fenerin tarihini,
işgal altında yâda kurtuluş savaşından sonra kim bileğini büke bilmiştir.
Fenerbahçe bu ülkenin temel taşlarındandır. AKP hükümeti, geldiğinden beri, meclis kilitlendi, şimdi de ligler
kilitlendi, daha dün üniversiteye hazırlık sınavları kilitlenmişti, ekranlar
paso ful yandaş medyanın elinde, muhalefete başka tür düşünceye zaten kilitli
ekranlar, Ergenekon Balyoz sürecinde, ortada sahici belgeler yok,
mahkemeler karar veremiyor, Hukuk çoktan kilitlendi, Türkiye’de yavaş yavaş
alanlar, meydanlar, basın, meclis, lig, üniversiteler kepenklerini teker teker
kapatıyor… PKK ‘nın düne kadar adı anılmazken bu mezralarda şimdi oturup pazarlık ediliyor. Toprağımız ve
halkımız için savaşıyoruz deyip dağlarda ölen, kurda kuşa yem olan, mezarı
olmayan, cesetlerini bile kabul etmeyen, bu kutsal topraklara, davula zurnayla
geldiler. Bu Toprak bunu affetmez… Ve akıl almaz cari açık… Kendileri de
biliyor, asla kapanması mümkün olmayan bir açık. Ama gel gör efeleniyorlar.
Bilmem Türkiye büyüme şampiyonu olmuş… Bunlar cin olmadan adam çarpmaya
çalışıyorlar… DÜNYADA TEK CİN VARDIR O DA EMEK SINIFI İŞÇİ SINIFI ONLAR SİZİ
BİR ÇARPARSA O ZAMAN GÖRÜRSÜNÜZ ÖREKENİZİ…
HAKAN ATALAY
05.07.2011
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)