7 Ekim 2013 Pazartesi

BU OYUNU SEYRETMEYİN!

BU OYUNU SEYRETMEYİN!
Uşak’ta SİYANÜRLE ALTIN ARAMAYA HAYIR!
BİR ÜLKEYİ, (YÂDA İNSANI) altın değil. Altın kalpli insanlar ülkeyi zengin eder, tarım ve hayvancılık ve benzeri ürün yetiştiriciliği, altından daha değerli olan, toprağa önem verilmeli...19 milyar büyük Türkiye’nin kara sayfası olmasın. Silin atın ki, orada yaşayan insanların mutlu ve verimli olmasını sağlayın. kışladağ şuan paskalya adasıdır. Ada yerlileri madende çalışmak için adadan kaça bilmenin yolu sanıyorlar... Ama gelecek bir gün, bu toprağa ihanet edenleri, yöneticileri vede halkı asla affetmez. Toprak yoksa özgürlükte yoktur. Özgürlüğün yoksa onurunda, ŞEREFİNDE, ekmeğinde, geleceğinde yoktur. Şimdi Afrika ülkelerine yardım için birbirimizle yarışıyoruz... (bu Toprakları sömürerek bu hala getiren devletlerle beraber). Kötü yazılmış ve kötü oynanan bir TİYATRO OYUNU. UŞAKLILAR BU OYUNA SEYİRCİ KALMAYALIM!

Biz insanlar, altın olmadan da yaşaya biliriz. Ama toprak olmadan, asla yaşayamayız. Altın; ne vermiştir?… İnsanlara, milletlere… Zenginlik mi?.. hayır… Savaş, kibir, gösteriş, bencillik, sömürü, topraksızlaştırma, doğanın yok oluşu. Ya! Toprak?... Biz âdemoğulları, topraktan yaratılmadık mı? Toprak bize özgürlük, bize ekmek, vatan, vermedi mi? insanı insan eden en önemli hammaddemiz toprak değil mi?  parası olanların, boynunda, bileğinde, yâda sırçalı altın kaplamalı evlerinde oturmasından, daha mı? Çok önemli… Topraktan. Seçim sizin, ya! Toprak, ya! altın.



BİR HA(L)T OLMAZ DİYENLERE!

BİR HA(L)T OLMAZ DİYENLERE!
İyi yâda kötü, yıllardır, bu memleket topraklarında, kendi emek ve çabalarımızla, şehrimizin büyük bir eksikliği olan, adına yakışmayan, âşıkların diyarında, tiyatro(culuk) yapmaya çalışıyoruz. 2 yıldır oluşturduğumuz, bence şuan uşağın en iyi tiyatro oyuncularıyla birlikte, fakir bir tiyatro ekibimiz var.
Yaptıkları işte; en iyi olmalarının sebebi, çok basit. Bağımsızlık! Ne bir partiye, ne bir cemaate, ne bir ideolojiye, ne bir sermayeye, nede bir kuruma yâda kişiye bağlı. Bağımsız bir tiyatro; şu zamanda ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuz bir cümle. Bağımsız tiyatro, Bağımsız Türkiye. Para kazanmak, şan, şöhret için yaptığımız, bir iş değil, sadece felsefesine inandığımız bir güç, kutsal bir emek, bizim için, ne devlet kurumlarının, nede başkalarının ihtiyacını ya da söylemlerini değil, sadece bu toprağın insanı, bağımsız Türkiye diyenlerin sahnesi olduk…
Sonsuza kadarda böyle devam edeceğine inanıyorum… Tiyatromuzun İsmine özelikle karşı çıktığım bir durumdur ama tiyatronun kurucuları tarafından ( fatih, rifat, Gökhan ve tüm ekip) isminin hakan Atalay tiyatrosu olmasını istediler, (beni onura etmek için) tiyatronun sahipleri onlar, ben sadece onların gönüllü, ücretsiz, kölesiyim. onların kölesi olmaktan da, gurur duyuyorum.  (bazıları benim, çok egoist olduğumu, bencil olduğumu, düşünüyorlar. Ünlü bir tiyatrocu ya da tanınan biri değilim, bu camiada… ve sanıyorlar ki kendi kendime tatmin oluyor, kendimi büyütüyorum, peh !..  Benim karşı çıkmam ve de benim dışımda gerçekleşen bir durumdur tiyatro ismi). Çünkü, onların yeryüzünde sahip oldukları, (kendilerine ait) tek şey tiyatro. ve hiç kimseye müdahale ettirmeden, kendi düşünce ve idaresiyle kurdukları, bir tiyatro. Sahnesiyle, dekoruyla, kostümüyle, ismiyle, bir anne bir baba gibi kendi canlarından, kanlarından, var ettikleri bir yaşayan sahne. 2 yıldır hiç boş kalmayan bir sahne. Sokak sokak, okul okul,  çatal, bıçak gürültü içerisinde, seslerini duyura bilmek için gırtlak patladıkları.  Derme çarpma, kendilerinin yaptığı sahnede, avm’yi çınlattıkları sesleri, hala devam etmekte. Ve hala, şu Uşak ta, alternatifi olmayan, bir tiyatro ekibi. Her taşın altından, mantar gibi çıkan, hakan Atalay tiyatrosu oyuncuları… Hala nedense, bu çocuklar beğenilmez, görmezlikten gelinir.(bazıları tarafından) bu işin çok kolay olduğu sanılır. Anneleri, babaları karşı. belediyesi, valisi, işleri düştüğünde görür. Bu işi bildiğini zanneden, tiyatrocu ağabeyler, ablalar sizden bir durum olmaz derler.  Koca şehir hep bir ağızdan haykırır, sizden bir HA(L)T olmaz diye! 
Ben, her zaman öğrencilerime, dersten önce hikayeler, fıkralar anlatırım. bir tanesinde burada anlatalım hem konuyu daha iyi kavrarız!
Bir bilim adamı, bilimsel bir deney yapmak için, yeryüzünde bulunan, her çift hayvanları, geminin içerisine doldurarak yolculuğa başlar, bu arada gemideki hayvanlar çiftleşmeye başlar. bu olay bilim adamı için sıkıntılıdır. Çiftleşme sonucu hayvanlar üreyerek çoğalmaktadır. Bu durum gemide hiç yer kalmamasına sebep verir. Bilim adamıda düşünür. Ve hayvanlara seslenir.
-         Bu sorunu çözmek için Tüm erkek hayvanların cinsel organını keserek makbuz karşılığında limana vardıklarında geri vereceğini söyler.
Gemideki tüm erkek hayvanların cinsel organlarını makbuz karşılığı keser. Belirli zamandan sonra hayvanlar içesindeki dişi kanarya bu durumla ilgili erkek kanaryayla dalga geçer,
-         Sen nasıl erkeksin, Allah senin belanı versin, erkekliğinden utan, senden bir durum olmaz der durur.
Bir gün erkek kanarya diş kanaryaya bakıp bakıp kahkahalarla gülmektedir. Dişi kanarya sorar;
-         Yahu niye bakıp bakıp gülüp duruyorsun.
 Erkek kanarya;
-         Limana vardığımızda görürsün der. Kahkahalarla gülmeye devam eder.
Dişi kanarya kızarak;
-         Niye gülüyorsun diye kızar.
Erkek kanarya;
- eşeğin makbuzunu elime geçirdim, limana varınca o zaman görürsün…
Bizlerden bir durum olmaz diyenlere cevabımız. Limana varınca göreceksiniz… Bu iki yılda 3 kısa film çekildi festivallerde yarıştılar, ( hatta bazı yarışma programlarında siyasi bulunarak yasaklandık) uşakta en çok oynan 2 oyuna imza atılar hala oynamaktalar (dört mevsim bahar olsa, katil kim) ülkenin en çok oynan hemen hemen tüm kolejlerde oynan (kolejlerde oynanması beni mutlu ediyor!!! Nedenini öğrencilerim bilir! Benim ilkokula başlayışımın hikâyesi ile ilgili, inşallah kitabımız, çıktığında okursunuz.) ödüllü oyunumuz,  Nuh’un uzay gemisi, uşak ta, amatör bir tiyatro olarak, ilk defa bir müzikal, oyun oynayacağız. Müzik besteleri, dansları, her şeyi bize ait, GÜL CEMALİM, bu toprağın hikâyesini anlattığımız… Rıfat durmuşun okumuş olduğu üniversite bahar şenliklerinde tasarladığı afiş 1. Olması (tiyatronun ve kısa filmlerimizin afişini de tasarlar) ve turneler… Bu koca 2 yılda yaptıklarımız; kendimizin, Yazıp, yönettiği, oyunlarımız.
4 MEVSİM BAHAR OLSA, KATİL KİM, KORKU=LUK, NUHUN UZAY GEMİSİ, GÜL CEMAL, KISA FİLMLER, BİR PALYAÇONUN GÜNLÜĞÜ, K.Ö.T.E.K. KÖREBE, RÖNTGEN (ANAHTAR DELİĞİ), PROLETARYA, İYİ KÖTÜ, UZUN METRAJLI FİLM SENARYOLARI, ŞAKA, KÖY!
Evet, bizden bir HA(L)T olmaz diyenlere cevabımız. Yaptıklarımız ve de hedeflerimiz belli, inşallah çok zamanda limana (hedeflerimize) geldiğimizde göstermek boynumuzun, Borcu oldu. Tüm, HAT OYUNCULARIN EMEK KOKAN ALIN TERLERİNDEN ÖPÜYORUM.  BİZİ DESTEKLEYEN BİZE İNANLARA DA (ÇOĞUNLUKTA) CANI GÖNÜLDEN TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİYORUM. IŞIĞINIZ VE PERDENİZ HER DAİM AÇIK OLSUN, DOSTLARIMIZ.
Yazan: hakan ATALAY











CİN ÇARPMASI 2 (11.07.2011)

CİN ÇARPMASI 2 (11.07.2011)
  05,07,2011 tarihli Cin Çarpması adlı, ilkyazımın devamı olarak, yazıyorum.
İlkyazımızda, yazdığımız gibi fenerbahçe'nin ligden düşmeyeceğini, çok iyi biliyorduk. Küresel kapitalizmin, ülkemizde nasıl çalıştığını çok iyi biliyoruz. Burada Fenerbahçe meyve veren bir ağaç, aç kurtlar, bu ağacı baltayla kesemezler. Amaç ağacın bekçisini veya bekçilerini dövmek, yani ağacın meyvesini, kendileri yemek amaçlı bir operasyon…
 Şimdi, sıra BJK de Trabzonspor da, 2- 3güne kalmaz GS bulaşacak, bunun sinyallerini, hakan şükür! Kardeşimiz endişesiyle! Dile getirdi... Artık 3 milyar dolarlık, lig çamura batmış. Bunu temizlenmesi gerekiyor… Acaba bunu temizleyecek kahramanlar kim olacak! Ya da kimlere peşkeş çekiliyor?
 Yani durum şundan ibaret, ligdeki herkes çamurlanacak, hiçbir takım birbirine hesap soramayacak, şekilde, lig kilitlenecek, ‘tencereye sormuşlar dibin neye kara, oda senin ki, benden kara, diyecek’… Ben Fenerbahçe’nin ligden düşmesi taraftarıyım…( her şekilde kaybeden Fenerbahçe olacak emellerine kavuşsalar da kavuşmasalar da kurban Fenerbahçe) böylece, kurmuş oldukları plan çökecektir… Meyve ağacını, kesmiş olacaklar. Böylece, emellerine kavuşamayacaklar ve sermayelerine sermaye katmak anlamında zarar edecekler.                                                                                          Aziz yıldırım ve Nihat Özdemir üzerinde şimdi basın tarafından (yandaş) bir bombardıman bir saldırı var… habertürk yazarı yiğit bulut bir anda Nihat Özdemir ide için içine çekmeye uğraşıyor. (ahlaksız iş adamı muamelesi gösteriyor) ilk öncelikle takımlar şiddetli bir şekilde şirketleşme ve tekelleşme yolunda çok hızlı bir ivme aldı, eğer dernek şeklinde yönetilinirse takımlar, işte lig böyle olurmuş. Neymiş acilen tüm takımlar şirket olsun… Şirket olsunda kimin şirketi olsun? Takımına bağlı taraftarın mı? Yoksa para babalarına mı?  Aziz yıldırım ve Nihat Özdemir bu ülkenin büyük sermayedarlarından, iş adamları, uluslar arası, anlaşmalar ve işler yapmakta… Örneğin, düne kadar, cem uzan'ların ( bu zamana kadar devlet tarafından el konulan servetler)mal varlığı şuan kimlerin elinde? Aziz ile Nihat’ın servetleri kimin eline geçecek. Beni iddiam, fener bu sene şampiyonlar liginde çok büyük başarı elde edecek…2-3 seneye kalmaz şampiyonlar liginde final oynar… Ama başında kimler olacak? Hangi küresel sermayederler ile ortak olunacak? Fenerbahçe’yi kurtaracak kahraman kim olacak? Bu dertten sıkıntıdan kurtar al senin olsun fener demeye ne kadar zaman kaldı?

Hollywood filmlerinde çoğumuz izleriz… Newyork’un, gayrı mülk olarak, değeri yüksek olan semtlerinde, bir anda cinayetler, hırsızlıklar artar semte büyük bir kargaşa yaşanmaya başlar. Semt sakinleri huzursuz ve güvensiz olan bu ortamdan kaçmak isterler, düne kadar en pahalı olan evleri bir anda kelepir paraya satılmaya başlanır… Filimin sonunda ya vali ya belediye başkanı mafya ortaklı bir şekilde çalışmış ve tüm semti ele geçirip daha sonra sokakları temizleyerek ( adamlarını sokaklardan çekerek, tabii ki kahraman olarak) tüm mahalle temizlenir. Ne hikmet tekrar o semtin değeri tavan yapar… Bakıyoruz bu işten kimler zengin olmuş diye… Şimdi senaryo aynı, lig temizleniyor. Bizde temizlik genellikle çöpler, halı altına yapılır…

Görüntü örtülmüştür ama kokusu hala durur, siner, yıllarca atamasın o kokuyu, öğreneğin tüm uşaklılar bilir, dokuz sele çayını, tüm uşak yılarca tüm pisliğine buraya akıttı, dokuz sele çayın kokusu kilometrelerce uzaklardan hissedilir. Yılardır, bu çayı temizlenmeye çalışılır ama bir türlü kokusu gitmemiştir… Bölme tarafında bulunan açık hava düğün salonları, düğün günü olduğunda, belediye rica ederek belediye yetkileri tarafından, bu boklu dereye parfümlü ilaçlar sıkılır, günü kurtarmak için 50-60 yıldır kirletilen dere 10- 15 yılda temizlenmez taşına toprağına sinmiştir. Su ne kadar Berrak olursa olsun hala kokusu burnumuzu sızlatır… Sağ iktidarlar bu ülkeyi ne hala getirdikleri apaçık ortada…

4 yaşında bir kızım var dişleri çürüdüğü için yemek yerken çok zorlanıyor… Diş doktorlarından, korktuğu için, yemek yerken, dişinin acıdığını söylemiyor… Ser verip sır vermeyenlerden, inanıyorum ki yeryüzünde, hiçbir ajan teşkilatı konuşturamaz itiraf ettiremez… Kızıma…
  Bir gün işten eve gelirken, pizza yaptırıp getirdim, akşam yemeği olarak ailece yiyeceğiz, her neyse hep beraber oturduk, yemek yiyoruz, bizim kız, çürük dişinden dolayı yemede zorlanıyor, ön dişleriyle yeme işlemi yapmaya çalışıyor. Paket içinden çıkan küçük kâğıtlara poşet edilmiş tuzu gösterdim dişin ağrıdığında bu tuzu ağrıyan dişine korsan, dişin ağrısının, geçeceğini söyledim, tabii ki bizim ki doktorlardan korktuğu için, dişinin acımadığını söyledi, ama ufacık eleriyle de tuzları almayı ihmal etmedi… Ben tuzu takip ettim kızım bir köşede dişine tuz dökmekte…

Şimdi bu olaylarda takip edilmezi gerekilen nokta para… Para kimlere doğru gidiyor? Fenerbahçe’nin, dibe vuran borsasının, hisseleri kime doğru akıyor? Fenerin yöneticisi kim olacak? O kahraman ile fb şampiyonlar ligi finalli yaşayacak mı? Uluslar arası anlaşmalarda, uluslar arası bir takımın varsa ne olur? Abramoviçler, Dubai şeyhleri neden milyar dolarlarla takım alırlar? Türkiye orta doğuda kutuplaşma yönünde… Tüm ülkeler tarafından desteklenmekte peki ne zaman savaş çıkacak?
Bu soruların cevabını herkes çok iyi biliyor mu?

Hakan ATALAY
11-07-2011

CİN ÇARPMASI -1-

CİN ÇARPMASI -1-
Varlıklı bir adam bir köşede oturmuş sigarasını içerken yanına ihtiyar bir adam gelir. Cebinden bir çakmak çıkarır ve adama dönerek; ‘eğer tüm servetini bana verirsen şu elimdeki çakmağı sana veririm’ der. Zengin adam şaşır. ‘Ya kardeşim git işine benim servetime karşılık şu elinde bulunan tuhaf çakmağımı veriyorsun’. Yaşlı adam ‘ama bu bildiğin çakmaklara benzemez’. Zengin adam ‘neymiş peki bunun özeliği’ yaşlı adam elindeki çakmağı çakar ve içinden bir cin çıkar ‘emret sahip’ der. Yaşlı adam ‘bana orta şekerli bir kahve yap’ der. Anında orta şekerli kahve hazır olur. Zengin adam şaşırır hiç tereddütsüz teklifi kabul eder.  Hemen orada bir anlaşma yapar imza atar ve tüm servetini çakmak karşılığında yaşlı adama verir. Yaşlı adam kalkar gider.  Zengin adam elindeki çakmağı çakar ve içinden cin çıkar ‘emret sahip’ der.
Zengin adam; ‘biraz önce verdiğim tüm serveti o adamdan geri istiyorum, birde son model bir yat ve yeryüzünde görülmemiş bir saray birde sarışın mavi gözlü bir hatun.’ Cin sahibine dönerek; ‘efendim ben sadece çay ve kahve yapmasını bilirim’…
Bu hikâyeden anlamak istediğimiz. Pirinç peşinde koşarken, eldeki bulgurdan olduk, değimi değil. Yâda aç gözlülüğün sonuç’u işte böyle olur, anlamında da değil. İhtiyar adam tarafından kandırılan adam, kaybetmiş değildir. O da aynı şekilde, çakmakla, başka bir zengini kandırarak, servetine el koyacaktır. Yani, zenginler birbirilerinin mallarının, servetlerinin, peşindedir. Çay ve kahve yapan CİN işçi sınıfıdır. Onları zengin eden ücretli köle… Servetler el değiştirse de asla üretim araçları (çakmak) işçi sınıfının eline geçmeyecektir… Küresel sermaye olayı, işte bu hikâyenin içersindedir. Binlerce, kilometre uzaklardaki bir petrol şirketi, (serveti yüzlerce devletten daha fazla olan sermayedarlar)  ülkelerinde var olan sistemlerini (servetlerini) korumak adına yasaları kanunları ve kolluk kuvvetleri, askeriyesini kullanarak( var ederek) savaşlar açıp milyonlarca insanı öldürüp, madenlerine, enerjisine, toprağına, el koyup (o ülke sermayedarın) kendi (topraklarına) şirketlerinin eline geçmesi sağlanıyor. Yani çakmak kimin elindeyse beylik paşalık onun elinde. Ülkemizde AKP iktidara geldikten sonra ülkenin öz kaynakları ve servetler ya yandaşlara yâda Avrupalı, Amerikalı yâda İsrail ortaklı şirketlerin eline geçmekte. Şuanda gündemde FENERBAHÇE var Türkiye cumhuriyetinden daha yaşlı, ülkenin en büyük sivil örgütü, şanlı bir tarihi olan bir takım. Ve ülkenin en çok kazanan takımı ( hem sportif hem de maddi açıdan) milyon dolarların, euroların havalarda uçtuğu bir kulüp, böyle büyük bir pastayı, azizlere, Alilere, Nihatlara yedirmezler. Bakalım hangi yandaş Fenerbahçe pastasını yemeye çalışacak. ( yada feneri kurtarmaya gelen kahraman ) Korkmayın fenerliler, Fenerbahçe ligden düşmez çünkü kurtlar bekliyor. Ama kurtlar şunu bilmiyor. Fenerbahçe bir takımdır, kişi yâda şirket değil, yanlış denizde, yanlış balık avlıyorsunuz. Okuyun fenerin tarihini, işgal altında yâda kurtuluş savaşından sonra kim bileğini büke bilmiştir. Fenerbahçe bu ülkenin temel taşlarındandır. AKP hükümeti, geldiğinden beri, meclis kilitlendi, şimdi de ligler kilitlendi, daha dün üniversiteye hazırlık sınavları kilitlenmişti, ekranlar paso ful yandaş medyanın elinde, muhalefete başka tür düşünceye zaten kilitli ekranlar, Ergenekon Balyoz sürecinde, ortada sahici belgeler yok, mahkemeler karar veremiyor, Hukuk çoktan kilitlendi, Türkiye’de yavaş yavaş alanlar, meydanlar, basın, meclis, lig, üniversiteler kepenklerini teker teker kapatıyor… PKK ‘nın düne kadar adı anılmazken bu mezralarda  şimdi oturup pazarlık ediliyor. Toprağımız ve halkımız için savaşıyoruz deyip dağlarda ölen, kurda kuşa yem olan, mezarı olmayan, cesetlerini bile kabul etmeyen, bu kutsal topraklara, davula zurnayla geldiler. Bu Toprak bunu affetmez… Ve akıl almaz cari açık… Kendileri de biliyor, asla kapanması mümkün olmayan bir açık. Ama gel gör efeleniyorlar. Bilmem Türkiye büyüme şampiyonu olmuş… Bunlar cin olmadan adam çarpmaya çalışıyorlar… DÜNYADA TEK CİN VARDIR O DA EMEK SINIFI İŞÇİ SINIFI ONLAR SİZİ BİR ÇARPARSA O ZAMAN GÖRÜRSÜNÜZ ÖREKENİZİ…


HAKAN ATALAY
05.07.2011