3 Şubat 2014 Pazartesi

Korku-luk (Çocuk Oyunu)

KORKU-LUK 
YAZAN: HAKAN ATALAY

OYUNCULAR:
LUK: 9 YAŞINDA BİR ÇOCUK
DÜK: LUKUN ÜVEY BABASI
MÜRÜ: LUKUN ANNESİ
CİNA: EVİN HİZMETCİSİ
NİK: EVİN AŞÇISI
ASU: 9 YAŞINDA BİR ÇOCUK
NEL: 9 YAŞINDA BİR ÇOCUK
OKA: 9 YAŞINDA BİR ÇOCUK
ÇAK: HIRSIZ
TİK: HIRSIZ
GÖKHAN: 9 YAŞINDA BİR ÇOCUK
FATİH: 9 YAŞINDA BİR ÇOCUK
GİZEM: 9 YAŞINDA BİR ÇOCUK
DEDE: (GÖKHANIN FATİHİN GİZEMİN DEDESİ)
1 PERDE Sahne 1 (EV SAHNESİ )
(Fatih-Gökhan-Gizem Kahkahalarla Sahneye Girerler)
FATİH: Offfff! Anneciğim Karnıma Ağrılar Girdi… Ne Komikti Dimi…
GİZEM: Korkudan Gözleri Böyle Kocaman Oldu (taklit eder)
GÖKHAN: Ne Şakaydı Yahu! Nerden Geldi Aklımıza Böyle Şaka… Gülmekten Yarıldım
FATİH: Gülsüm Teyzenin Halini Gördünüz mü (Taklit Ederek) Ayyy! Aklım Gitti…(Yere Düşer) (Hepsi Beraber Kahkahalar Atar)
GİZEM: O Değil Nerdeyse Elindeki Bebeğini Düşürüyordu(Hepsi Kahkaka Atarlar)
GÖKHAN: Elimizde Patlayıcı Kaldı mı? Dedeme de yapalım…
GİZEM: Evet Evet Bende Var Harika Olur
FATİH: Çocuklar Dedemiz Yaşlı Bir Şey Olmasın Sonra…
GÖKHAN: Oğlum Ona Hiç Bir Şey Olmaz… O Bizim Dedemiz Adam Kore Gazisi Ne Bombalara Dayandı Bizim Bir Çıt Pıta mı Dayanamayacak…
GİZEM: Ben Dedemin Korkmuş Halini Düşündükçe Şimdiden Gülüyorum (Dedesinin Kormuş Halini Taklit Ederek) Gözleri Böyle Kocaman Olmuş… Yüzü Kıpkırmızı Sizi Gidi Haylazlar Sizi… Sizi Bir Yakalayayım Ne Yapa cam Görün Bakalım…(Hepsi Kahkahalarla Güler)
FATİH: Şişşşşt! Ses Geliyor Öbür Odadan Dedem Geliyor Hemen Saklanın
GÖKHAN: Hadi… Hadi…
GİZEM: Buraya Gelin Buraya(Koltuğun Arkasına Saklanırlar)
( Dede Elinde Kitap Gözünde Okuma Gözlüğü İle Oturma Odasına Okuyarak Girer. Fatih Elindeki Patlayıcıyı Gökhan Çakmak İle Yakar Ve Patlayıcıyı Dedelerin Arkasına Atarlar Patlayıcı Patlayınca Dede Korkar Çocuklar Saklandıkları Yerden Kahkahalar Atarak Çıkarlar…
FATİH:(Gülerek) Uuuuuufffff! Annem Annem Dedemin Haline Bakın…
(Dede Bir Anda Bayılarak Yere Düşer)
GÖKHAN: Dede (Hepsi Dedenin Etrafını Çevreler
GİZEM: Dede kalk
FATİH: Dede… Neyin Var…
GİZEM: Şaka Yaptık Dede…
GÖKHAN: Lütfen Dede Uyan… Ses Ver Lütfen Ne Olur…
FATİH: Telefon Edelim Ambulans Gelsin( Sağa Sola Koşarak Tel Aramaya Çalışır)
GİZEM: (Ağlayarak) Dede Kalk Hadi Kalk (Fatih Telefon Bulup Ararken Dede Uyanır)
DEDE: Kapat Haylaz Teli Kapat. Ben İyiyim… Hep Siz mi Korkutup Eşek Şakası Yapacaksın …(Kalkarak Koltuğa Oturur)
FATİH: Aman Dede Bizi Çok Korkuttun… Bak Hala Elim Ayağım Titriyor…
GÖKHAN: Böyle Şakamı Olur Dede…
DEDE: Olmaz mı?
GİZEM: ( DEDESİNE SARILARAK) OLMAZ TABİİ
DEDE: Ama Sizin Yaptığınız Şakalar Oluyor.
FATİH: Bizim Şakalarımız Komik… Hepimiz Gülüyoruz
DEDE: Peki Sizden Başka Gülen Var mı?
GÖKHAN: Evet! Tabiî ki Canım Dedeciğim. Yaptığımız Şakalarımızı Okulda Arkadaşlarımıza Anlattığımızda Onlarda Gülüyor.
DEDE: Arkadaşlarınıza Şakanın Sonucunda Şaka Yaptığınız İnsanların Zor Duruma Düşürülerek Nasıl Sıkıntı Yaratığınızı Anlatınız mı?
GİZEM: Nasıl Dedeciğim Anlamadım.
FATİH: Bende
GÖKHAN: Ben Hiç Bir Şey Anlamadım
DEDE: Bugün Gülsüm Teyzenize Yaptığınız Şakayı Öğrendim.
FATİH: Kim Söyledi…
DEDE: Kendisi…
GÖKHAN: Vay! Gülsüm Teyze Geldi Bizi Şikâyet Etti Ha!
DEDE: Kadın cazı, Zor Duruma, Düşürmüşsünüz… Kucağında Ki, Çocuğunu, Az Kalsın, Yere Düşürüyormuş…
GİZEM: AMA DÜŞMEDİ.
FATİH: Evet Doğru, Düşmedi.
DEDE: Ya! Düşseydi Ya! Allah Korusun, Bir şey olsaydı, Çocuğa… Onu Bırak, Ya! Gülsüm Hanıma… Bir şey Olsa! Yâda İkisine Birden Bir Şey Olsaydı… O Zaman Bu Kadar Güle Bilir miydiniz? Vicdanınız Rahat Ola Bilirimiydi.
FATİH: Hiç Bunu Düşünemedik…
GÖKHAN: Sadece Şaka Yapalım… Gülelim, Eğlenelim Dedik
DEDE: Sizinkisin Eşek Şakası… Nasıl Biraz Önce Size Bende eşek Şakası Yaptım… Nasıl Korktunuz… Zor Duruma Düştünüz…
GİZEM: Evet Dede Ya! Çok Korktum… Biz Şakalarımızı Yaparken Hiç Bunu Düşünemedik.
FATİH: Birazdan Gülsüm Teyzeye Gidelim Özür Dileyelim.
GÖKHAN: Ufaklığa da Benim Oynamadığım Oyuncaklardan Hediye Edelim.
DEDE: Aferin Çocuklar Gelin Bende Size Bir Hikâye Anlatayım…
GİZEM-FATİH-GÖKHAN: Yaşasın! Yaşasın!(Dedelerin Yanına Diz Çökerler Ve Hikâyeyi Dinlemeye Başlarlar)
DEDE: Bir Zamanlar Luk Adında Yaramaz, Şımarık Ve Zengin Bir Çocuk Varmış. Sarayda Çalışanlara Ve de Ailesine Olmadık Eşek Şakaları Yaparmış…
Işık yavaş kararır
Müzik
Sahne 2
MÜRÜ: yeter artık! Çıldıra cam… Sabrımın son demlerine geldim… Dük…
DÜK: hayırdır Mürü… Ne oldu… Neyin var.
MÜRÜ: daha ne olsun, dük… Bu çocuğun yapmış olduğu şakalar… Malikânedeki herkesi… Kızdırıyor.
DÜK: ama Mürü! Daha o bir çocuk…
MÜRÜ: offF! Yine aynı masal, bende biliyorum ama yapmış olduğu şakalar, göz yumulacak gibi değil… Luk’u çok şımartıyorsun Dük.
DÜK: ne yapayım, Mürü… Elimde değil, uzun zamandır çocuk hasreti çekiyorduk… Ve umutlarımız tükendiğinde, Luk çıktı, karşımıza…
MÜRÜ: ama bir türlü bana alışamadı… Beni annesi olarak kabullenemedi.
DÜK: biraz zaman tanı, Hayattım.
MÜRÜ: alla hını seversen, daha ne kadar zaman tanıyalım… 5 yıldır bizimle yaşıyor. Geldiğinde 4 yaşında bir çocuktu… Bilemiyorum, Dük… Bir yerlerde eksiklik var… Nerde hata ediyoruz, bilemiyorum…
DÜK: Mürüm nasıl böyle konuşa bilirsin… Luk bizim canımız… Yoksa…
MÜRÜ: yoksa… Yoksa ne… Luk’ u artık sevmediğimi mi düşünüyorsun… Nasıl böyle düşüne bilirsin… Luk öz oğlum olsa bu kadar sevemezdim… O benim her şeyim, sen ve ondan başka kimim var ki benim… Sorun, onu çok şımarttık… Bilmiyorum, bundan sonra ne olacak, sonumuz.
DÜK: aman canım… Bazen sende çok abartıyorsun… Şaka sadece… Masumane şakalar yapıyor, çocukcağız…
MÜRÜ: offf yeter dük… Savunmaya geçme… Yine hata yapıyoruz… Artık şakaları zıvanadan çıktı… Geçmişteki, yapmış olduğu şakaları hatırla istersen… Zavallı aşçı Nikin, yürüdüğü yola, bir kova, yemeklik yağı dökerek. Nikkin, ayağına kırmasına sebep oldu…
DÜK: Luk da böyle, olsun istemezdi… Kazaydı…
MÜRÜ: hele birde cin aya yaptığı… Zavallı kız cazın yatağına… Evin kedisini saklayıp, cina yatak örtüsünü kaldırınca kedinin üzerine atlamasıyla cina korkudan 3 hafta konuşamadı, dili tutuldu.
DÜK: (gülerek) kötü şakaydı ama benim için bir tatildi. Cin anın çenesinden, bir nebze olsa da kurtulmuştum… Kafamı dinledim. (güler)
MÜRÜ: hala işin dalgasındasın, bu çocuğa bir ders vermeli, yapmış olduğu şakaların, insanlara ve çevresine zarar verdiğini, onları üzdüğünü bilmeli…
DÜK: peki nasıl olacak bu…
(BU ARADA LUK İÇERİ GİRER GÖĞSÜNE SAPLANMIŞ KANLAR İÇERSİNDE SIT ÜSTÜ YERE YIĞILIR KALIR)
MÜRÜ: aman Allahım… Luk… Ne oldu, oğlum…
DÜK: oğlum… Kim yaptı bunu sana…
MÜRÜ: allahım bana sabır ver… imdaatttt…
DÜK: LUK… Evladım… Nefes ver… Dayan babacım… Cinnnaaaaa… niiiiiiik… Yardım edin… doktorrrrrrr…
(MÜRÜ VE DÜK KORKU VE AĞLAMAKLI YAS EDEERKEN LUK BİR ANDA GÖZLERİNE AÇARAK GÜLEREK KAHKALAR ATARAK KORMUŞ VE ŞAŞKIN OLAN DÜK VE MÜRÜ İLE DALGA GEÇER)
LUK: (güler)… Kandırdım kandırdım… Nasıl korkuttum ama (güler) korkutan dilinizi yutunuz…(gülerek hoplayıp dans etmektedir)
(mürü şok ve ağlamaklıdır)
DÜK: yeter artlık! Kes şu soytarılığı… ( lukun iki kolundan tutarak) sen ne yapmaya çalışıyorsun… Bizi korkudan öldürmek mi?… şakamı zannediyorsun bunu sen Luk…
LUK: baba kolum… Kolumu acıtıyorsun…
DÜK: ya! Bize şuan yaşattığın, acı… Onu düşündün mü?… Artık sen büyüdün… Bak annen ne halde…(luku bırakarak yerde oturarak ağlayan mürünün yanına gelerek ona sarılır) sen nasıl canım… şişşt!.. Korkma… Tamam canım… Geçti… Oğlumuz çok iyi… Lütfen kendine gel… Tamam, ağlama, şaka bu… Sadece şaka.
MÜRÜ: (AĞLAMAKLI ) şakamı şaka ha (kahkahalarla güler) evet şaka(kahkahalar atarak gülerken ağlamaya başlar sinir krizi geçirmektedir)
DÜK: Tamam canım… Tamam hayatım… şiişşşştt geçti… Sakin ol…
IŞIK KARARIR MÜZİK
SAHNE 3
(NİK MASADA YEMEK HAZIRLAMKTA BİR ELİNDE TENCERE ÖBÜR ELİNDE KAŞIK SÜREKLİ AYAKTA KARIŞMAKTA CİNA İSE ÇAMAŞIR SEPETİNDEKİ ÇAMIŞIRLARI KATLAMAKTA)
CİNA: zavallı hanımım… Hala, Kendine gelemedi
NİK: gelecek gibide değil… O nasıl eşek şakası öyle… Hanımım şok geçirmiş.
CİNA: çıkıp yukarıya, bir baksam mı?
NİK: efendim dük var… Bırak… Dinlensinler… Kolay değil yaşadıkları.
CİNA: çok üzülüyorum.
NİK: niye üzülüyorsun.
CİNA: hanımla efendimize… Düşünsene… Canı gibi çok sevdiği, hiç bir şeyini esirgemedikleri çocukları, onlara karşı, yabancı gibi davranıyor… Olmadık şakalarıyla, onları üzüyor…
NİK: canım… Luk küçük bir çocuk… Yaptığı her şeyi oyun sanıyor… Hem hanımım ve efendim çok seviyor luk’u… elbet bir gün hatasını anlayacak, biraz daha büyümesi gerekiyor.
CİNA: ben hiç öyle düşünmüyorum… Büyüdükçe yaramazlığı artıyor…
NİK: ama suçlu sadece luk değil…
CİNA: peki kim suçlu?… Evinin kapısını açan, canı gibi seven, bir dediğini iki etmeyen, annesi ve babası mı?
NİK: eee! Yani onlarda da suç var.
CİNA: yapma allahını seversen… Nik… Sen ne söylediğinin farkın damısın?
NİK: elbette farkındayım, canım… Ben bunamadım…
CİNA: ağzından çıkan sözlerini, galiba kulakların duymuyor.
NİK: ben ne dediğimin farkındayım, Bayan Mürü ve bay dük, uzun zamandır, özlem duydukları, çocuk sevgisini… Luk la yaşadılar… Ve… Luk için fazlasıyla her şeyi yaptılar… lukun yapmış olduğu… Yaramazlıkları, cezasız bıraktılar… luka hayır diyemediler…
CİNA: bu yapmış oldukları davranış, çocuklarını çok sevmesi…
NİK: sorun çok ya da az sevmek değil… Her istenileni yapıldığında, yapmış olduğu hatalarda, yanlışlıklarda, çocuğu kollamak, ona cesaret verir… Doğru yaptığını zanneder… Böylece yanlış olan hareketlerine üstüne koyarak, devam eder…
CİNA. Evet, haklısın… Bizde yeri geldi, şakalarına maruz kaldığımızda, güldük… Onun yapmış olduğu şakalara karşı hiç tepki vermedik.
NİK: yaa! cina hanım… İşte böyle…
CİNA: peki düzelmez mi… geç kalınmış değildir demi?
NİK: hayır canım… Geç kalınmış değil… Hem… Luk çok zeki çocuk… En kısa zamanda anlayacaktır, yapmış olduğu, yanlış hareketleri…
(Luk içeri girer üzgün bir halde cina lukun geldiğini görür9
CİNA: vay! Efendim… Kim gelmiş… Canavar luk gelmiş…
LUK: ben canavar değilim işte!
CİNA: evet doğru… Canavarların bile merhameti var… Zavallı anneciğinin yüreğine indiriyordun…
NİK: şişşşt cina… Lütfen… Böyle konuşma…
CİNA: konuşa cam işte… Hanımımın durumunu gördükçe içim sızlıyor.
LUK: bende çok üzgünüm… Böyle olacağını tahmin edemiyordum.
CİNA: peh!.. Üzgünmüş… Hep böyle söylenir.
LUK: gerçekten çok üzgünüm.
NİK: tamam Luk… Üzgün olduğunu biliyoruz… Umarım hatanı anlamışsındır…
CİNA: oooo! Nerde efendim… Beyimizde hatasını anlaya bilecek kapasite.
NİK. Tamam, cina… Uzatma… Üzgün çocuk işte.
CİNA: böyle devam ederse daha çok üzülecek… Hem… Sen dur… Sana çok büyük bir ceza var.
LUK: cezamı… Ne cezası.
NİK: CİNAA
CİNA: ne sandın akılım… Yapmış olduğun, hataların bir cezası var artık…
LUK: ama… Ben… Şaka olsun diye… Hep beraber gülüp eğlenelim diye yaptım.
CİNA: yap sen, yap… Bu senin son şakaların… Artık bu evden gidiyorsun.
NİK: cina… Ne saçmalıyorsun… Sen iyice çocuklaşmaya başladın.
CİNA: hanımım ve beyim konuşurken duydum… Küçük afacanı karanlıklar ülkesi lordu… Büyük babanın, yanına göndereceklermiş.
LUK: ben oraya gitmem… O çok korkunç birisiymiş… Çocukları taşa çeviriyormuş.
CİNA: sen avucunu yala tıpış tıpış gideceksin. Şimdiden sana güle güle…
LUK: hayır… Gitmeye cem işte… Anneciğim ve babacığım beni asla göndermez.
NİK: sakin ol, Luk… cina… Sende çocuklaşma.
CİNA: sen öyle san akılım… Bavulunu kendi elcezlerim ile hazırladım… Gel de senide hazırlayıp giydireyim( elindeki lukun gömleğiyle luku giydirmek için üzerine yürür luk cinadan kaçar)
LUK: hayır gitmeye cem işte …(kaçarken yere düşer başını çarpar yapılır)
CİNA: (koşar)aman allah’ım luk
NİK: (koşar)luk kalk ayağa… Koş hanımıma haber ver… luukkk
(nik ve cina panik ve telaş içindedir)
IŞIK YAVAŞ YAVAŞ AYDINLANIR
2 PERDE SAHNE 1
ÇİLEK TARLASI SAHNESİ
MÜZÜK ÇALAR
YAVAŞ YAVAŞ IŞIK AYDINLANIR
(LUK SAHNENİN ORTASINDA KORKULUK OLMUŞ ÜZGÜN BİR ŞEKİLDE BEKLEMEKTEDİR. MÜZİK EŞLİĞİNDE ÜÇ ÇOCUK, NEL, ASU, OKA, DANS EDEREK SAHNEYE GİRERLER KOLLARINDA SEPETLERLE ÇİLEK TOPLAMAKTADIRLAR.)
ASU: hey! Bakın… Burada kocaman çilekler var.(LUKUN AYAKLARI DİBİNDE)
(YER) hım mm çok tatlı şeker gibi
NEL: aaa! Asu… Yıkamadan yeme lütfen… Hasta olacaksın sonra.
ASU: aman canım korkma… Bana bir şey olmaz.
OKA: heee! Sen hep öyle söylüyorsun ama sonra karnının ağrısından duramıyorsun öööö diye ağlıyordun sulu göz.
ASU: (OKA NIN ÜZERİNE YÜRÜR) hadi be oradan… Bak beni kızdırma… Sonra fena olur… Ona göre.
NEL: ayyy! ne kadar iğrenç bir şey bu( KORKULUĞA DOĞRU)
ASU: bu samandan yapılmış kuklayı ne diye koymuşlar.
NEL: çilekleri, kargalardan, koruya bilmek için… Kargaları korkutmak için…
ASU: ya! Bu, bırak kargaları kokutmayı… Karıncayı bile korkutamaz.
OKA: cebimde kibrit var… Yakalım mı? bunu
NEL: aaa! Nerden buldun… Annem kızacak sana… Kaç defa söyledi, kibritle oynama diye.
OKA: sen söylemezsen duymaz. Canım
ASU: yakalım yakalım, bu saman kafayı.
(LUK KORKUDAN ÇIĞILIK ATARAK)
LUK: aaa! Siz delirdiniz mi?
(HEPSİ ÇIĞIKLARLA KAÇARAK KORKARAK BİYERE SAKLANIR)
LUK: ben size ne yaptım da beni yakıyorsunuz… Delirdiniz mi siz
ASU: sen konuşuyorsun.
LUK. Evet konuşuyorum.
NEL: ben çok korkuyorum hemen eve gidelim.
OKA: evet hemen eve kaçalım.
LUK: lütfen beni bırakıp gitmeyin… Uzun zamandır kuşlardan başka kimseyle konuşmadım. Konuşmaya çok ihtiyacım var
ASU: (KORKARAK) peki, sen… Nasıl konuşa biliyorsun… Sen samandan yapılmış bir kuklasın.
LUK: aslında bende sizin gibi bir çocuktum.(ASU LUKA YAKLAŞIR)
OKA: ben çok korkuyorum… Fazla yaklaşma Asu.
LUK: korkmayın benden… Size zarar vermem… Lütfen gitmeyin… Çok yalnızım… Annemi babamı özledim… Cina’yı bile çok özledim hele Nik’in eşsiz yemeklerini.
ASU: anne, baba… Yemek.
LUK: evet, yanlış duymadınız… Benimde bir annem, babam var.
NİL: bir yaşıma daha girdim.
OKA: bende…
ASU: siz böyle giderse… Yaşlanıp gideceksiniz.
LUK. Evet, biliyorum… Anlaşılması, zor bir durum…
ASU: hikâyeni gerçekten çok merak ettim. Bay saman kafa.
LUK: ben saman kafa değilim… Benim adım var… Adım luk…
NEL: LUK MU?
LUK: EVET LUK.
NEL: peki annen baban nerde.
ASU: nerde olacak… Samanlıkta (GÜLER)
LUK: çok komik(üzgün) çok uzaklarda, evim buralardan çok uzakta (ağlar)
ASU: şeyyy! Özür dilerim, benim adım Asu… Bunun adı ise, oka… Buda, Nel.
LUK.(SEVİNÇLE) çok memnun oldum… Şuan o kadar çok mutluyum ki.
NEL: BİZDE… LUK…
OKA: ben hala korkuyorum vede şaşkın.
LUK: lütfen korkma oka… Bende sizin gibiydim… Cezalandırıldığım için buradayım.
ASU: cezalandırıldınmı?
NEL: ne cezası bu…
LUK: yaşadığım yerde, herkese olmadık korkunç şakalar yaparak, korkutuyordum… Bu yapmış olduğum, şakalardan dolayı, insanlar zarar görmeye başladı… Beni de ceza olarak, annem ile babam lordun yanına gönderdiler
OKA: lordu mu?
ASU: oda kim
LUK: Lord, benim büyük babam olur.
NEL: EEEE
LUK: büyük babamda, anneme babama ve çevrendeki insanlara yaptığım şakalardan dolayı, bana sihir yaparak, bu hale getirdi.
OKA: vay canına
ASU: peki… Neden böyle bir ceza verdi.
LUK: demek insanları korkutmayı seviyorsun… Onları korkutarak eğleniyorsun… Al o zaman sana eğlenceli bir iş… Bundan sonra kuşları, kargaları, korkutarak eğlene bilirsin… Luk diye, beni buraya dikti. Ve kulaklarımda hep onun sesi korkut luk… Korku Luk… Korkuluk
NEL: peki ne zamandır buradasın
LUK: uzun zamandır buradayım… Evimi ve ailemi özledim
ASU: senin için bir şey yapalım… Ailene haber verelim.
LUK: artık beni istemiyorlar… İsteselerdi şimdiye beni bulurlardı… Hiç arayıp sormadılar…
NEL: böyle düşünme luk… İnan ailende seni çok özlemiştir…
OKA: peki… Senin hiç burada canın sıkılmıyor mu?
LUK: çok sıkılıyor… Buraya bir sürü insan geliyor… Çilek toplamaya ama ben hiç biri ile konuşmadım.
ASU: niye konuşmadın Luk
LUK: korktuğum için… Onlara güvenemedim. Ta ki! Siz gelinceye kadar… Beni yakacağınızdan korktum
OKA: yok canım şakaydı.
LUK: evet şaka bilirim… Ne geldiyse hep onun yüzünden geldi zaten.
NEL: demek kimseyle konuşmadın ha!
LUK: bir kaç defa niyetlendim ama o cesareti bulamadım kendimde… Onlarda zaten bana isim taktılar.
ASU: NE DİYORLAR SANA
LUK: kargaları ve kuşları korkuttuğum için işim gereği korkuluk diyorlar
OKA: orijinal isim
ASU: dalga geçip durma oka.
LUK: ama buraya gelen insanlardan çok şeyler öğrendim
NEL: nasıl, neler öğrendin
LUK: buraya çilek toplamaya gelenler… Kendi aralarında… Ya da kendi kendilerine konuşarak dertlerini anlatılar. Bende kulak misafiri oldum
NEL: yaa!
OKA: çok merak ettim… Neymiş bakalım bu dedi kodular.
LUK: burada yaşayan herkesin hikâyesini hemen hemen biliyorum
ASU: ayy bende meraklandım.
LUK: rica etsem sizden benim için bir şey yapar mısınız?
NEL: yapa bileceğimiz bir şeyse seve seve yaparız.
OKA: ne istiyorsun bizden…
LUK: şu ilerdeki taşı görüyor musun oka…
OKA: (OKA TAŞININ YEYANINA GİDER) bu taş mı?
LUK: evet… O taşı kaldırıp elinle çukur kaz(OKA YAPAR)evet iyice kaz.
OKA: aaa! Bur da bir kese buldum
ASU: (OKANIN YANINA GİDEREK)ne var içinde…(OKA KESİYİ AÇAR) aman allahım altın para var
NEİ: altın paramı
ASU: ne kadarda çok altın para var
LUK: evet… Geçenlerde hapisten kaçan iki kaçak mahkûm geldi…(hepsi şaşkın) masum ve fakir insanların evlerine girerek elinde ve avucundaki her şeyi çalmışlar… Ortalık yatışana kadar parayı buraya sakladılar…
NİL: peki paralar kimin…
LUK: ben hepsini biliyorum…
ASU VE OKA: nereden biliyorsun
LUK: buraya çilek toplamaya geliyorlar… Geldiklerinde yakarışlarını ve dertlerini… Yüreğim parçalanırcasına dinlemek zorunda kalıyorum…
ASU: peki bizden nasıl bir yardım etmemizi istiyorsun.
LUK: bunları sahiplerine dağıtarak… Var mısınız benimle…
(HEPSİ BİRBİRİNE BAKAR)
HEPSİ: EVETTT!
LUK: oka şimdi keseden 3 altın al… Yamacın aşağısındaki eski bir barakadan kulübe var… Oraya biliyor musun?
OKA: evet biliyorum. Yaşlı çınarın yanındaki eski bir ev.
LUK: tam isabet… Orada yaşlı bir kadın ve 3 tane torunuyla yaşayan bir aile var… Oğlu savaşa gitti… Giderken onlara bıraktığı parayı bu hırsızlar çaldı… Kaç gündür çocuklar aç… Bir koşu paraları onlara verir misin?
OKA: (ELİNDEKİ KESEYİ ASUYA VERİR İÇİNDEN PARAYI ALARAK) hemen bir koşu gidiyorum… Hemencecik geliyorum…
LUK: nel… Sende tepedeki yoksul şairin evini biliyor musun?
NİL: evet.
LUK: zavallı şair… Âşık olduğu kız ile evlene bilmek için, yazmış olduğu şiirlerini, kitap halinde, bastırıp… Elde ettiği gelir ile evlenmeyi düşünüyordu. Ta ki!
NİL: hırsızlar parasını alana kadar.
LUK: evet doğru söyledin… Hadi bir zahmet sevindirelim şu fakir şairimizi…(NİL KESEDEN PARA ALARAK KOŞAR)
NEL: hoşça kalın.
ASU: güle güle
LUK: çabuk gelin… Daha birçok insan paralarını bekliyor.
ASU: peki ben nereye gideceğim luk
LUK: sende kasabanın girişindeki eski evi biliyor musun?
ASU: kuyunun yanındaki eski püskü bir ev var orası mı?
LUK: evet o evde gündeliğe giden zavallı bir kadın var… Çocuğu çok hasta acilen doktor ve ilaç lazım… Paraya çok ihtiyacı var.
ASU: hemen kuş olup uçuyorum luk…
LUK: dikkatli ol kapıda köpek var…
MÜZİK İLE BİRLİKTE IŞIK YANAR SÖNER
(HEPSİ YORULMUŞ BİR ŞEKİLDE LUKUN ETRAFINDADIR)
OKA: akşama kadar çok yorulduk ama deydi.
NİL: nasıl sevendiler hepsi boynuma sarıldı.
ASU: hele o şair… Sevincinden havalara uçtu… Bana sordu… Nerden nasıl buldun diye… Bende çok uzun bir hikâye diyiverdim.
OKA: kasabadaki ne kadar gariban varsa hepsi sevindi. Hele o yaşlı teyze ne dualar etti.
NİL: siz birde… Hasta çocuğun başında ağlayan annenin sevincini görmeliydiniz, altın paraları görünce sevinçten ağlamaya başladı.
LUK: hepinize çok teşekkür ederim arkadaşlar.
ASU: asıl biz sana teşekkür ederiz.
NİL: senin sayende insanlara yardım etmiş olduk…
OKA: evet evet en büyük başarı senin arkadaşım… luk.
(HEPSİ GÜLER)
LUK: bu hepimizin başarısı.
OKA: (ELİNDEKİ KESEYE) bunun içine de taş doldurup tekrar yerine koyalım… afalasın hırsızlar.
ASU: çocuklar hava kararmaya başladı… Bizimkiler meraklanır, eve gitme zamanı geldi…
NİL: ama… luk…
LIK: yo yoo! Endişelenmeyin… Ben alışkınım… Soğuğa, yağmura, karanlığa.
OKA: hiç korkmuyor musun?
LUK: oka benim adım korkuluk… Ben korkutuyorum(hepsi güler) siz beni düşünmeyin… Yılardır buradayım… Buralar benden sorulur… Hem nasıl verdik hırsızlara dersini…
ASU: yarın sabah erkenden senin yanına geleceğiz.
NİL: evet evet… Söz… Yarın sabah buradayız… Seni yanız bırakmayız artık… Sen bizim en iyi arkadaşımızsın.
OKA: yarın gelirken bir şey ister misin bizden.
LUK: sizin gelmeniz yeter.
ASU-OKA-NEL: HOŞÇA KAL LUK.(KOŞARAK ÇIKARLAR)
LUK: güle güle dostlarım… Sizi özleyeceğim…
(SAHNEYE HIRSIZLAR GİRER)
TİK: heyyy! çak nereye gömmüştük altınları.
ÇAK: gelsen ben biliyorum tik… O altıncıkların kokusunu 100metreden alırım (kahkaha atar) işte şurada taşın altında gömülü.
(TİK TAŞI KALDIRIP KAZMAYA BAŞLAR)
TİK: haniymiş benim paracıklarım… Geliversin babasına bakalım…
ÇAK: hadi oyalanma… İnsanlara yakalanmayalım.
TİK: işte buradaymış çil çil altınlar…
ÇAK: aç çabuk aç paylaşalım da tüyelim.
TİK: bu ne… Bu altın değil… Bunlar taş
ÇAK. Taş mı? Nasıl olur… Altınlar nerde.
TİK: asıl sana sormalı…
ÇAK: sen ne demek istiyorsun…
TİK: bu altınların yerini bir sen bir ben biliyorum
ÇAK: eeeee!
TİK: (CEBİNDEN BIÇAK ÇIKARIR) altınlar nerde.
ÇAK: ( ODA BIÇAĞINI ÇIKARIR) asıl sen söyle… Altınları benden saklı olarak gelip… Yerinden çaldın… Şimdide, ben çalmış gibi numara yapıyorsun… Söyle… Altınlarım nerde.
TİK: asıl sen söyle… Numarayı bırak ÇAK.
(LUK HAPŞIRIR)
TİK: kim var orada?
ÇAK: nerden geldi bu ses yoksa ortağın mı?
TİK: kim var orada
(LUK TEKRAR HAPŞIRIR)
ÇAK: korkuluktan geldi içinde birimi saklı yoksa
TİK: (KORKULUĞU SAĞLAR) KİMSE YOK!
ÇAK: (KİPRİT ÇIKARIR) bu korkuluğu hiç sevmedim… Şu saman kafayı yakayım da sonra seninle hesaplaş caz tik.
LUK: durun yapmayın
(ÇAK VE TİK KORKAR SAKLANIR)
TİK: konuştu… Saman yığını konuştu.
ÇAK: sen konuşuyormuşsun ot yığını
LUK: pis hırsızlar… Başkalarına ait olan parayı çalmaya utanmıyor musunuz?
TİK: demek bizim altınların yerini biliyorsun… Söyle nerde…
LUK: gerçek sahiplerinde… Çaldığınız yerde…
ÇAK: demek öyle ha! Seni şimdi cayır cayır yakalımda gör o zaman…
LUK: DURUN! YAPMAYIN! YAPMAYIN LÜTFEN AHHHHH ANNNE BABBBBBAAAAA LÜTFEN YAPMAYIN…
IŞIK SÖNER…
MÜZİK
SAHNE -2
(DÜK VE MÜRÜNÜN ŞATOSU)
(LUK YATAKTA YATMAKTADIR… ETRAFINDA DÜK, MÜRÜ, CİNA, NİK VARDIR. LUK BAYGIN BİR ŞEKİLDE SAYIKLAMAKTADIR…)
LUK: HAYIR YAPMAYIN YAPMAYIN LÜTFEN ANNNEEE BABBBBAAA (NEFES NEFESE UYANIR…)
MÜRÜ: sakin ol… Canım oğlum… Geçti hepsi geçti…
LUK: başım… Başım çok ağrıyor… Peki, hırsızlar nerede… Ben artık korkuluk değilmiyimmm… Artık eskisi gibi lukmuyum
DÜK: başını çarptığın için bayıldın… Baygındın rüya gördün galiba.
LUK: siz beni ceza olarak büyükbabam lorda göndermediniz mi… oda beni korkuluk yapmadı mı?
DÜK: (GÜLEREK) yok canım öyle bir şey… Dedim ya başını çarptığın için bayıldın…
LUK: demek hepsi bir rüyaymış…
MÜRÜ: canım oğlum bizi çok korkutun…(sarılır)
CİNA: küçük beyim… Ne olur beni affediniz… Size yapmış olduğum bu gereksiz şakadan dolayı…
LUK: (AYAĞI KALKARAK) asıl sizler beni affet edin size yapmış olduğum eşek şakaları için… İyi ki yapmışsın yoksa aklım başıma asla gelmeyecekti…
MÜRÜ: canım oğlum… Seni çok seviyoruz…
LUK: Canım anneciğim, babacığım söz bundan sonra eşek şakası yapmayacağım hepinizi üzdüğüm için özür dilerim… Sizi çok seviyorummmm…
IŞIK SÖNER
MÜZİK
SAHNE -4
DEDE: ve böylece….Luk… Ailesine, bir daha eşek şakaları yapmayacağım diye söz vermiş… Mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayıp gitmişler… Masalda burada bitttiii…
GÖKHAN-GİZEM-FATİH: yaaaaaa!
GİZEM: çok güzel bir masaldı dede diline sağlık.
FATİH: bizlerde bu masaldan çok şeyler öğrenip, dersler çıkardık, dedeciğim…
DEDE: aferin benim zeki torunlarıma…
GÖKHAN: başka bir masal daha anlatsana dede
GİZEM: lütfen… Lütfen… Masal anlat.
FATİH: hadi dede… Hadi… Bir daha… Masal anlat.
DEDE: bugünlük bu kadar çocuklar… Yarın size başka masal anlatırım… Hem bende çok yoruldum…
FATİH: tamam dedeciğim… Sabırsızlıkla yarın bekliyoruz…
DEDE: eee! O zaman masalımızı ve oyunumuzu bitirelim… Gökten 3 elma düşmüş… Biri anlatana… Biri oynayanlara… Biride izleyicilere… Hadi sağlıcakla kalın… Annenizi babanızı öğretmenlerinizi üzmeyin mutlak dinleyin sözlerini. Hoşça kalın.
FATİH-GİZEM-GÖKHAN: HOŞÇAKALINNN!
IŞIK SÖNER
PERDE KAPANIR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder